BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

21 Aralık 2009 Pazartesi

cips kola özel

Gece bitti,sabaha karşı gün aydınlanma ve hatta birileri bir yerlerde işlerine gitmek üzere yola koyulma telaşında..Bense sanki saat akşamüzeri 5 miş gibi dizi&cipskola&battaniye modundayım halen ve aklıma gelen:CİPS KOLA ÖZEL.Çocukluk terimleri,angutça kurallar,o zamanlar ağızdan ağıza çoğalan ilginç sözler aklıma geliverip güldürüyor beni zaman zaman.Neyse iyi early morningler..(Bu arada seher vakti anlamını da ingilizce sözlükten öğrenmek ayrı bi gülünçlük ama hadi öğrenmekte sınır yoktur der yırtarım,saol tureng;)

istiyorum


İstiyordum,istedim bi ara taktım bunnardan küçükken :) büyüdüm lens taktım ama ultra astigmat gözlerim saolsun (alkışlıycam kendimi adeta bak çok sinirlendim)taktım mıydı şaftları kayıyor kuruluktan gözümle bir oluyor çıkmıyor lensler aman allah muhafaza töbeler töbesi bak aklıma geldi o durum ahval ve şerait kaç tane yırttım yapışan gözümden çıkarmaya çalışırken renklisi şööle dursun renksizi bile yaramıyor.lanet göz.zavallı gen.ah ben.ah ben.istemekteyim.neysem neyim.

20 Aralık 2009 Pazar

pastel

Her ne kadar sürmek konusunda başarılı olamadığım rengarenk ojeleri bulundurmak gibi bir tutkum var..Ama henüz her rengi mevcut değil koleksiyonumda.Arada bir ortaya çıkarıp bakıp bakıp seviniyorum.Sonra yine dolaba kaldırıyorum.Her vakit sürmeyi sevmiyorum sıkıntılı anlarda tırnak yiyen bir kişilik olarak,mahvoluyorlar zira parmaklarımda.Neyse.OJE işte ..en sevdiğim Avon'un morciverti bir de WallMart'tan aldığım minnacık olanlar.Çok tatlular;mavi ve pembe.Yaşasın RENGARENKLİLİK :)

15 Aralık 2009 Salı

peline peline (lülük)

Geçende bi dizide Pelin Batu'yu gördüm çonk sempatik buluyorum kadını oyunculuğunu falan velhasıl kelam yahu sanki hiç "Pelin"gibi değil kadının adı olmasın da..zira hiç hazzetmem Pelinleri de Pelin kalanları da bak Pelin yazarken bile düşünüyorum acabaağ p harfini büyük mü yazsam küçük mü diye,niye pelin olur ki bi insanın adı.Azalarak bitsin lütfen pelinler mümkünse.Nil karaibrahimgil'in bi şarkısı var ya "bak pelin'e pelin'e dıdıdırıdıdıdı".Nil'i çok sevmemden ve bu şarkısından etkilenmemden mi ileri geliyor bu Pelin antipatisi bilemicem yani ama Pelin diye arkadaşım hiç yok olursa da adını değiştirsin gelsin lütfen bi'zahmet.saygılar.
bu yazıdan çıkarılacak sonuç Pelin Batu ve Nil hayranlığımsa eğer beni sakın sapık bellemeyin ya okurlar.tekrar respect o zaman.müğ

do-it-yourself dawg

Tanıştırayım sanal hayvanım Gary.asdjhagsfd.allaaam kafayı yiyeceğim facebook oyunlarıyla yakında.Biri beni kurtarabilir mi acabaaaağ

19 Kasım 2009 Perşembe

mallık silsilesi




Hasta oldum.Doktora gittim.Kanımı verdim.Beklerken dişçi randevuma gittim.Dişçim beni tedavi etmedi.Al bunu tak git dedi.Ben de korktum taktım.Bi ben takmamıştım.Ben de taktım.Çok yakıştı.Bankaya gittim.Herkes bana baktı.Çok havalıyım galba.kdjhasdfljkahgsf

15 Kasım 2009 Pazar

nutellaaaa


Ben de "bu benzersiz lezzete asla hayır diyemiyoruum"furyasındanım ama bişe daha farkettim aç gözlü müyüm neyim bilmiyorum ama büyük nutella varken küçüğünü yemek istemiyorum şöyle ki ev arkadaşım büyüğünden almış ve o daha cazip geliyo yani yemek istiyorum görünce adeta neden acabaaağ?Küçük kavanozu dışladım artık <3 büyük kavanoz.

13 Eylül 2009 Pazar

Mcdonaldsçılaştıramadıklarımızdan mısınız?

Olabilir başlığı yanlış yazmış olabilirim ,abartmış,alakaya maydonozlaştırmış da olabilirim ama yanlızca söylemek istediklerim var.Ben de abartmak istiyorum çünkü buradaki insanlar gibi.Atlattığım talihsiz serüvenler dizisinden sonra ilaç gibi gelen iş bulma durumum beni benden aldı ve Mcdonaldsçılaştım adeta üzülerek söyleyeceğim ki.İkamet(nası yazılacağını unuttum bi an tipik Gamze sendromu)etmek durumunda kaldığım Gulfport MS'de bir Mcdonalds çılgınlığı yaşanıyor.Ciddi ciddi.Abartmıyorum başlık gibi :)Sadece Gulfportta 11 şube mevcut.Her köşe başındalar,her yerdeleer..ilk önce idrak edememiştim,neler oluyor,nasıl bir yer,nasıl olur sorularıyla boğuyordum kendimi ve insanları ama 2 ay dayanabildim en fazla.Artık ben de yiyorum.Yani I'm lovin'it olmasa da yiyorum en nihayetinde.Ah şimdi bi Apple Pie olsa da yesem ya da ranch soslu wrap crıspy..Şaka bir yana insanlar çıldırmış burada.3 öğün gelenler var.Sabah gözünü açar açmaz kendini drive thru'da bulanlar var,nefeslerini kesip gözünü menüye dikip iç geçirenler var,bıkmadan usanmadan "her gün" mc yiyenler var.Durum ve vaziyet böyle olunca işte alın size Amerikan Size.Şişmanlıyorsunuz,elde değil,ne yersen ye müthiş farkediyor,İspanyol kızlar 9 kilo aldıklarını öğrenince kahroldular,koşarak döndüler ülkelerine.Kaç kere sıkılıp Tayvanlı arkadaşla Çin restoranına gittik ama orası da buffet/ayrı hikaye :s
İçler acısı,,küçücük çocuklar order istiyor arabadan bağırıyorlar Happy Meal Happy Meal.."Anne ben bugün Quarter Pounder Cheese yiyeceğim" sözlerine kaç defa şahit oldum.Dün dikkat ettim de Anne,Baba,5 çocuk 1 bebektiler bir masada.Hele bebeklerin ellerine nuggetları vermiyorlar mı,yazık çocuklar nugget kemirerek büyüyorlar.Mcdonalds'ta zaten kids lere hitap etmeye meraklı en başından beri yok oyuncakmış yok Mom's Trust mış.Apple pie ın üzerinde MOM DIDN'T HAVE TIME TODAY SO WE MADE YOU THIS BAKED APPLE PIE yazıyor.Korkarak izliyorum başarılı stratejilerini bir mc employee'sı olarak.Evet çalışanları nerede okumamış,uçarı,manyak tipler varsa onlardan oluşuyor olabilir ama nasıl bu kadar planlı olabiliyor herşey merak ediyorum.Pişme süreleri,depoda fifo kuralı,temizlik malzemeleri kullanımı,hangi saatte kaç tane pişirmelisin afişleri,hamburgerler malzeme sıralamaları insanı çıldırtacak derecede muazzam.Gerizekalı insanlara özel Just Created For You yazan ambalajlarda özel siparişlerin saçmalığı ise beni hasta edecek.Double Cheese Burger/No Cheese örneğin ve sürüsüyle örnek verilebilir.Mcdonalds burayı ele geçirmiş arkadaşlar.24 saat açık drive thru var,hava yağmurlu olsa arabalarla geliyorlar,her gün aynı insanları görebiliyorsunuz.Başka restoranlar var yok değil ama Burger King tek tük gördüm.Waffle House,Taco Bell,KFC falan da var,var yok değil ama insanlar inatla Mc diyor başka bir şey yemiyor.İtiraf ediyorum ben de öğrenci evinde yemek yapmaya üşenen,yaşasın yemeksepeti o zamaaan zihniyetinde bir tipimdir amma velakin Burger'cı kişiliğime rağmen her gün oradan yemem,dün yedik hadi bugün lahmacun ertesi gün pizza derken çok fastfood yedik biraz duralım moduna da geçebiliyorum yani.Ama adamlar bu yani napsınlar kültürleri hamburger :) Akdeniz mutfağımı özledim şöyle annemin nefis zeytinyağlı yemeklerini.ohh miss..(iç geçirmeler)

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Same Shit Different Day

19 Ağustos 2009 Çarşamba

WAT*THE FUCK !!! part 1_Yol hikayeleri

WAT*THE FUCK !!!

Work And Travel* mağduru diye bir tabir var ya literatürde..Evet..Çok doğru..Daha önceden gitmiş arkadaşların yaşadıklarını anlattıklarıyla feci gaza gelinebilir..Bir dirhem değişiklik uğruna”Bu yazınızı iyi değerlendirin Hem para kazanın,hem gezin hem tatil yapın;çocuklarınıza anlatacak hikayeniz olsun”lu Yurt Dışı Eğitim şirketlerinin çeşitli advertoriallarının gazabına uğranabilir..”Tanıdık torpili var şşş Amerika görücez oolumlu”artistik hareketlerin kurbanı olarak grupça verilen kararların sonucunda yanlız da kalınabilir..Yarı yolda bırakılınabilir,vize bekleme süreci asırlar sürebilir,İşsiz kalınabilir,kazıklanılabilir,,Türkler tarafından siktir çekilebilitesi ve evsiz kalınabilitesi dahil her an her şey olabilir..Şaşırmamak;yanlızca GÖZE ALMAK,gözünü karartmak,herşeye hazırlıklı olmak,kendine güvenmek gerek..Maceraseverlere 1o numara ekşın yaşatır,ama yoook PEACE OF LIFE modunda olanlara iki kelime İngilizce konuşucam diyenlere bu Wat Programı YALAN bence :)

Herkesin Wat’ı kendine zaten çok çeşitli yerler çok fazla eyalet ve iş seçeneği olduğundan büyük risk göze alınarak başlanıyor zira benim Wat serüvenim en kötüsünden en hayal kırıklısından başladı desem yeri var.

En başında toz pembe herşey 3 kızız,karar verildi,gidiliyor..Süreç yaklaştıkça caymalar başlayabiliyor tabi en önce “sen gelmesen bile ben gidiyorum”diyen arkadaş vazgeçebiliyor :) zira bende de öyle oldu 2 kişi kaldık.Muhteşem okulumuzun (!) geç kapanması neticesinde seçtiğimiz işler iptal edildi hepsi birer hayal kırıklığı ve yaşanan endişeler de cabası.Sonuç itibariyle vize sürecine çok geç girdik,işimizi bulmamız kesinleşmesi,Ds formumuzun (çalışma izni) gönderilmesi son haftalarda tamamlandı,konsolosluk vizemizi onaylayacak mı onaylamayacak mı endişesi 1 hafta sürdü ve bu fiyaskoyla sonuçlandı;çat!!arkadaşıma vize reddi!!Bu sırada işe başlama tarihimiz geldi de geçti bile iş iptali söz konusu..Alalacele en kazığından (geç kalındığı için) uçak bileti alındı.Hazırlıklar,oraya gidince ne yapacağım kimi arayacağım derken gerçeklerle yüzyüze gelindi çotank diye dank etti..Ve..Evet yanlızdım bu süreçte.Tek başıma yolculukları seven biri olarak bana bile çok ağır geldi bu..Ve işte mutsuz bir yolculuk başlangıcı sebebi..

Havaalanına sevdiklerimden ayrılacağım ve ne idüğü belirsiz biyere gittiğim gayet açık ve belli olduğu için bir önceki günü ağlayarak kendimi mahvettiğimden mosmor gözler ve uykusuz bir halde gittim ve ilk olumsuzluk tekmesini kıçımda hissettim KLM nin karmakarışık kuyruğunda beklemenin olağan sonucu sıra kavgaları,ağız dalaşı gibi bazı çirkinlikler yaşarken biz sevgili uçağım tam 12 saat rötar yapmıştı.Doğal olarak aktarma yapacağım bütün yerlerde uçakları kaçıracaktım ve derhal en yakın saatte güzergah ve firma değiştirildi.O dalgınlıkla beklerken pasaport kaybetme tehlikesi bile yaşandı Neyse ki bütün talihsizliklere rağmen Yolculuk başladı ama binbir kahır ve endişeli düşüncelerle,,çünkü Mississippi’deki housing şirketimin ve Türkiye’deki danışman şirketimin bütün ilgisizliğinin kötü sonuçlarını ben yaşayacaktım,biliyordum,farkındaydım..Uçakta Türkiye’ye turist olarak gelen,geri dönmekte olan,yanımda oturan yaşlı çifte minnettarım.Evet kadın dindardı belki ama yardımseverliği yadsınamazdı İncil hediye etmesi yol boyu ilgilenmesi belki her Türkte olmayan büyük incelik örneğiydi.Hala da merak ve kaygı dolu soru içerikli maillerini aldığıma göre çok iyi dostluklar edindim.SanFransisco’da dil eğitimi alan misafirperver Türk arkadaşı da unutmamak gerek tabi bunlar iyi tarafları.
İstanbul-Münih-Chicago-New Orleans güzergahını hiç beklemeden peşi sıra atlattım.Ancak Chicago’da 2.bahtsız bedevilik başıma geldi.”İstanbul’dan yola çıkan bütün yolcuların bavulları gecikecek!!”Tatatataaam.tokat gibi :) Binbir duayla Dorothy teyze ve Harrison amca (onlar papa ve mama yı yeğliyor gerçi ama) her neyse beni uğurladı,kadın öyle bir sarıldı ki içim burkuldu.Terminal değişikliği sırasında zenci oranının gittikçe yükselmesi farkedilmeyecek gibi değildi Chicago’dan New Orleans’a “bavulsuz” bir şekilde battı balık hesabı uyuklayarak ve feci şekilde üşüyerek gayet rahatsız vaziyette uçtum.Vardığımda akşamın 10’uydu ve gider gitmez başvurduğum “Nerde benim bavulum”nidalarıyla luggage office’teki sevimsiz siyahi ablanın eminim ki :) içinden ettiği küfürlere maruz kalarak adres telefon bilgilerimi verdim.Dışarı çıkmayı göze alamayarak içeride sabahladım ki zaten havaalanında sabahlayacağımın bilincindeydim.Yarı uyur yarı uyanır,kah volta atar,kah polisler tarafından kovulurken daha sıcak bir köşe arar vaziyette sabahı zor ettim.Next step olan merak eden biriciklerime<3haber verme işi sandığımdan zor çıktı Turkcell kontörleri har vurup harman savruldu gereksiz ve acemice yapılan ilk hataydı.Ne gariptir ki havaalanında wireless bile yoktu üstelik Atatürk Havaalanında akıllılık edip dönüştürücü almıştım ki biyerlerde priz bulup yere oturup gelen geçenin şaşkın bakışlarına mağruz kalıp laf atmalarına rağmen bilgisayarla oyalanabilmiştim ancak kablosuz ağ bulma umudum fos çıktı..2.yanlışım sabah olduğunda derhal ordan ayrılmayıp bir umut beklediğim Chicago uçağıydı ki sahneyi göz önüne getirirseniz bavul turnikelerinin başında beklemek bu kadar acıklı olamazdı:)Öğlen vakti sonunda ayrılabildim havaalanından belki de ağırlıktan kurtulmuş olmaktan sevinmeliydim.Dışarıya adımımı bir attım ki ne göreyim bütün taksiciler zenci,şansım yoktu,atladım birisine otobüs terminaline gitmek üzere yusuf yusuf vaziyette her an kaçırılma tehlikesi müthiş paranoyaklığıyla ,uykusuzluk kafası modunda yol aldım.”Where are you from baby”sorusuna aldığı cevaba istinaden çok paramı almayı da başarmıştı niggamız.Eveet ilk kazıklandığım an o andı.Neyse otobüs terminali benzer mi Esenler’e..Bir garip içerisi,gişe kapalı,sefer yok,kurban olayım dakkada bir geçen İstanbul münübüslerine,iç geçirişler,yorgunluk ve bezginlik benzeri tonlarca hissiyat...Neyse ki kadın teşrif etti bilet kesmeye tam da ne dese beğenirim acaba diye düşünmekteydim;Mississippi’ye otobüs saat 6’da.Orda sağol deyip alkışlayasım geldi.Artık bekleyemezdim mecburen külüstür taksiciye yöneldim,girişte sormuştum 170 dolar çekmişti adam Mississippi Biloxi’ye 125’e bağladım yarım yamalak İngilizceyle.Yola koyulduk sevimli,komik bi zenci amcaydı taksisinde küllük,fakir bi klima sistemi mevcuttu,torpidosunda “Do You believe in Love at first sight Or Should I Drive By Again”yazıyordu,o kadar pis bir sıcak vardı ki o havada bile üşümeyi başararak klimayı kapattırdım fakat buharlaşacağım zannettim ve amcayı haklı çıkararak”ben sana demiştim”sözlerine maruz kaldım.2 saat süren yarı anlaşıp yarı anlaşamadığım adresi bulana kadar endişeli olacağım lanet yolculuğuma taksi değiştirerek devam ediyordum adam beni adresi bilmediğini söyleyerek Biloxi’de başka bir taksiciye transfer etti.Bu kez beyaz,bıyıklı bir helal dayı çıktı karşıma.Hard Rock Casino’ya gitmek yerine Housing adresini bulmanın daha sağlıklı olacağı tamamen aptal bir düşüncesiyle adama bütün Pass Road’da adresi arattım.Bulamayınca adam darlandı,endişelendi,ne yapacağını şaşırdı.Sözleşmede yazan telefon numarasını aramaya karar verdi ama sözleşmemdeki ilgisiz “ilgili şahsiyetlerim”açma lütfunda bulunmayacak kadar meraksızlardı.Dayı sayesinde adresi bulduk ama taşındık yazısı üzerindeki numarayı aradık güç bela bulduk ofis gibi biryere girdik içerideki Japon kadının kaçakçı gibi bir hali vardı,bizi içeri almaya tereddüt etti,Work and Travel ve interchange student sözcüklerine gayet yabancıydı.O an başımdan kaynar sular döküldü ve “tamam dedim kendi kendime öyle biryer yok aslında boşuna geldim,dönücem Türkiye’ye “içimden Türkiye’deki danışman şirketime küfürler yağdırarak.Bu kadar da olmazdı hani nasıl olur da değişen adresten habersiz olurlar hala şaşkınım.Taksici dayı korkmuş olacak ki beni bırakmak istemedi tabi taksimetre çalışıyordu düşüncemi anlamış olacak ki 30 dolar tutmasına rağmen 10 dolar aldı ve gitti gayet acınasıydı ):
Japon kadın beni otutturdu “relax relax “diyerek o numarayı bir daha bir daha arayarak sonunda akıllılık etti de sesli mesaj bıraktı.Hemen sonra “Sevgili Housing Görevlisi “ recall teşrifinde bulunarak benim için şaşılası sözcükler olan “beklesin,gelip alacağım” sözlerini sarfetti.Merakla beklemeye koyuldum 15-20 dakka upuzun geldi,kadında bir tuhaflık vardı,senaryolar uydurmaya başladım,aklıma gelen orası daha çok sorunlu çocukların tedavi edildiği bir yurttu .Belki de kimbilir..İlginçti,çözemedim..Sonunda adının Nikolaı olduğunu öğreneceğim beklenen şahıs geldi ilk izlenimim Türk olduğuydu,hatta eski bir arkadaşa benzettim,gülesim geldi sinir bozukluğundan,kıro yüzüğü takmıştı,ilgisiz tavırlarla geldi Türklerden bıktığını belli ederek Rus İngilizcesiyle Türk’e benzemiyosun dedi.O kadar meraklanmıştım ki kısacık yolculukta aklımdaki soruları çabucak soruverdim,Genişlikle”rahat ol bir sürü lanet Türk var kalacağın yerde “dedi ve bu sözlerinin nedenini birazdan anlayacaktım.Beni ilk götürdüğü,4 kızın kaldığı evden uzaktan Türkçe konuşmaları duyunca sevinmiştim zira sevinci kursağında kalmak bu olsa gerek Türkiye’deki danışmanımın sana yardım eder vaatleriyle adını çok duyduğum türünün son örneği Türk kızı Hoşgeldin demek şöyle dursun yüzüme bile bakmadı ki ben o yorgunlukla bir sandalyeye razıydım.Biliyorum durum içler acısı gibi geliyor kulağa hatta inanılmaz ama kız fevri tavırlarla başladı Nikolaı ile tartışmaya yok evimizi,yatağımızı paylaşmıyoruz,niçin bizim evimize getiriyorsun da bıdı da bıdı..Cevap Rus için çok basitti;”Çünkü Türksünüz,çok ayıp bak birbirinize yardımcı olmanız gerekiyor.” Kız sorunlu,küstah ve kaprisliydi belli ki.Ben şok vaziyette Rusların evine götürüldüm aklımdaki tek şey Sevis kaydımdı,çalışma sürecim çoktan başladığı için vize iptali durumuyla karşılaşabilirdim ki olsaydı hiç şaşırmazdım.ABD’ye varışımın ispatı olan Sevis’i yapmak için Rus’un bilgisayarında mail sayfamı açtığım gibi ne göreyim;Hard Rock İş İptali!!! Çok hoş..artık bavulsuz,evsiz ve işsizdim...bahtsızlık sınırını aştığımı falan düşünmeye başlamıştım.Türklerin ilgisizliğine rağmen domuz eti pişirmekte olan Rusların”yemek ister misin,duş almak,uyumak”sorularını garipsemiştim.Sersemlemiştim ki yan evde kalan 2 Türk erkeği imdadıma yetişti,Amerikadaki sponsor arandı ama eli boş bir şekilde telefon kapatıldı.Hard Rock işim olmadığı için o evlerde kalamazdım ama 4-5 gün 2 Türk,1 Rus,1 Tayvanlı erkekle yaşamak zorunda kaldım.Kızların vicdanı rahat etmemiş olacak ki tesadüfi karşılaşıldığı anda dert yakınmaya başladılar.Ne kadar insanlıklıyım ki dinledim ve “hıhı”dedim.

Gün geçtikçe umudumu yitiriyordum,HardRock’a gidip iş isteyip eli boş dönüyordum,sözleşmem olmasına rağmen ilgisizlik tam gaz sürmekte idi şaşırıyordum,bir yandan sponsor şirkete mail atıyordum elde var sıfır halde bekliyordum..Evde internet yok,telefonum henüz yok iletişimsizlik üzerine tuz biberdi..O günlerde başıma gelen belki en iyi şey bavulumun adresime gönderilmesiydi(Tabiki de yanlış adres değiştirilmişti).Aslında bavulumu geç aldığım için para talep etmem gerektiğini bilmiyordum,sonradan öğrenecektim o günlerde bavulun geri gelmesine şükrediyordum

Bir gün sponsor şirketin housing’i gelip göreceğine dair bir mail aldım,o sabah erkenden uyandım kapıyı ardına kadar açtım,sponsor yolu gözledim,Ruslar giyinmiş iki dirhem bir çekirdek,teftiş heyecanıyla bana gelip “saklanır mısın lütfen” diyorlar.”Saçmalamayın,onlarla konuşmalıyım,mağdurum,iş istiyorum”diyorum.İyiki de diyorum ve o gün içerisinde sponsor şirketin başkanları tarafından üstelik kendi arabalarıyla yeni işimin konaklamasına kendi elleriyle bırakılıyorum.Buradaki Çinli kızların dedikodularını da sonradan öğreniyorum kadınla adam benim babam ve annemmiş ben çok zenginmişim güya bir kahkaha patlatıyorum.Evet cool görünebilirim ama yaşadıklarımdan sonra gayet ironik geliyor bu enstantane.Gülüp geçiyorum.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

bir yolcunun yakarışları

Aklıma geliveren sonra uçuveren yazı fikirlerimi geri istiyoruum!..gerçi fikir olsa da taslak zaten değişiyor yazarken bambaşka şeyler ,aniden çıkıyor ortaya konu sapıtıyor uçuşuyor :) ama bu kez orjinali aktarılacak nıhahaha..
İşemekten sıkılan bi insanım neden Çünkü Kamil Koç yolcusuyum.Şimdi 'ne alaka'diyeceksiniz zira bunu bizzat ben ilişkilendirdim.Kamil Koç'a duyrulur tamam iyi güzel hoş hizmet te şu klimaların yarattığı hava değişimi vücut ısımla dalga geçiyor adeta kimyam bozuluyor nitekim beni işetiyor.Bi ayar çekilsin başkalarının klimaları orama burama boynuma kafama gelmesin alelade..Lütfen,çok muzdaribim..Hadi zırtpırt yolda durmanıza lafım yok insan çook,,gidilecek yer çook..zaten RahatHat veyahut express otobüste yolcu değilsen SIÇTIN bunu tamamen geçiyorum.Yanlızca klimalara yakarışım hatta bir keresinde gece yolculuğumun ertesi günü hasta etti beni uyurken nası üşüdüm anlatamam ve ertesi gün kusmaktan ölüyorum sanmıştım gecem mahvolmuştu belirtirim..
Hah,bir de nedir şu pencere kenarı takıntısı canım?Ben dahil hemen herkes tutturmuş pencere pencere gidiyor.Pencere kenarı bilet fiyatlarının arttırılmasından yanayım zira çok kıymetli!Ne olmuş yani erken gelmişim önce ben oturmuşum yerleşmişim,eşyam çok,sotelemişim onları kenara üstelik gastemi veya kitabımı açmış ipodumla gayet cool oturuyorum ki gelip niye rahatımı bozuyorsun be kadın "ayy 9 numara burasııı yanlız pencere ke...demeden daha"Tamam tamam geçin bayan alın tepe tepe oturun,zaten güneşli havalar hihihoo"diyesim geliyor toparlanırken keyfim kaçık..Kılım onlara!!Bir allahın kulu da "tamam sen otur ben idare ederim" demiyor.Neden?Çünkü koridor değersiz.Seyehat acenteleri bir şeyler yapsın;Koridor koltukseverler çoğalsın.
Ama seviyorum yolculukları ben hatta tek başıma yolculukları..Çok zevkli şuan vapur,deniz,güneş falan yazlıklarına giden İzmir Çeşme yolcuları ve diğerleri ,yolculuk arkadaşları,feribotta saklı gizli içilen sigaralar,martılar,içerden tost&çay vs..alıp zıkkımlanmak.Neyse karaya yanaşıldı herkes aracınaa ben de CAANIM 1O NUMARA KORİDOR KOLTUĞUMA yollanayım.İstirham ederim efendim

23 Haziran 2009 Salı

qamse in"keşke"wonderland




Keşke biraz çalışkan bir öğrenci olsaydım da şu 2 haftalık sıkıcı sınav haftasını daha da can sıkıcı hale getirmeseydim.Hep ama hep böyle yapıyorum.Hiç mi çalışmaz insan?Şaşılacak şey.Bravo bana,son saatlere kadar saçma uğraşılar buluyorum kendime,boş zamanlarda yapılacaklar daima sınav haftasında önem arzediyor,mesela dün sabahladım ki her zaman yaptığım gibi erkenden sızmadım fekat ne yaptım tartışılır online oyun mu oynamadım,kitapları mı düzenlemedim,fuzuli işler mi bulmadım siz düşünün..One Love One Love Fest diye tuttururcasına sınav haftasını tam ortalayan haftasonumu One Love da sıkılarak sevgilinin 234464 kadar arkadaşıyla tanışıp "gereksiz" kaynaşamamalarla,bira içip zırt pırt işemekle geçirdim ki Röyksopp bile kar etmedi ki çok can sıkıcı moral bozucuydu,eve dönüşteki trafik te üzerine tuz biber oldu.Mesela sınava saatler kaldı ders:Sermaye Piyasası ve Portföy Yönetimi gayet tırsıtıcı adı var ve şuan bloglamam mı tuttu?Komiğim yaa ben :) Nedir yani,geçeceğimi kim garantilemiş,son dakika ezberlerine mi güveniyorum neyime güveniyorum.Ay bi silkelen bişe yap.. Derslere girmiyorsun tamam ama bari sınava..Ama yook yoook bu değişmez böyle geldi böyle gider.Sıkıntılı sınav dönemini daha sıkıntırık hale getirmekte uzmanım son dakika ezberlerinden kafam patlayarak ama umutla giriyorum sınavlara.
Sınavlara çalışmak düşler alemimi süslesin yeter.Bu arada Johnny Depp te Alice Harikalar Diyarındaaaa :))))

Tim Burton, dünya edebiyatının en ünlü eserlerinden “Alice Harikalar Diyarı'nda”yı (Alice in Wonderland) sinemaya uyarlıyor. Film için Tim Burton ile Johnny Depp yine bir arada


Tim Burton'un yönetmenliğini üstlendiği, dünya edebiyatının en önemli eserlerinden Alice Harikalar Diyarı'nda filminin çekimlerine, 2008 Mayıs ayında başlandı. Filmin gösterim tarihi olarak, 2010 yılı öngörülüyor.

Lewis Carroll'un kitabını, Linda Woolverton senaryoya uyarladı. Carroll'ın şimdiye kadar pek çok kez sahnelenen ve televizyona uyarlanan eseri, ilk kez beyazperdeye taşınmış oldu.

Filmde, Alice rolünde 18 yaşındaki Avustralyalı Mia Wasikowska, 'çılgın şapkacı' The Mad Hatter rolünde ise Johnny Depp rol alıyor. Anne Hathaway filmde Ak Kraliçe'yi, Helena Bonham Carter ise kötü kalpli Kızıl Kraliçe'yi canlandırıyor.

2 Haziran 2009 Salı

tempus fugit


Zaman Uçar
Cidden ama cidden uçuyor zaman.Ne zaman ne yaptığımı bilmemekle birlikte müthiş bir hezeyana kapıldım bu son günlerde.Aman bir telaş bir melankoli kah dalıp gitmeler kah ağlamalar..Bu ruh hali de ne böyle?En önemlisi herkes yaşıyor mu aynılarını?Kısa zamanda birçok şey yapma isteği,ihmal ettiklerini düşünerek vicdan azabı çekmek,yaptıklarını ve sahip olduklarını irdelemek,uzun zamandır görüşülmeyen eşi dostu arayıp gün almalar,randevulaşmalar,eski günleri yad etmek,ah şimdiki zaman deyip otobüsteki 3-5 ihtiyarın muhabbetinden çıkarsamalarla birlikte hüzünlenmeler ve daha birçok hastalıklı durum..Nedir bütün bunlar?
Zamanı yakalamalı ama nasıl? Bir şey yaparken diğerini es geçmiyor muyuz?Şimdiye kadarki alternatif maliyetlerimi toplasam elde ettiklerimi geçerler mi?Mesela şuan bu yazıyı yazarken başka uğraşılar,yapılacaklar erteleniyor,sıralanıyor,bekletiliyor..Seçenekler,seçenekler..
Karamsarlık da cabası..
Beklemek ve beklentiler,tek sözcükle hisleri anlatma çabası..
Yoruldum.

17 Mayıs 2009 Pazar

Ama ..Dişidir Mayıs Ayı




İçinde scooter,tatil ve sonbahar kelimelerini sıkça kullandığım bir kompozisyon yazacağım şimdi :) Hani olur ya eğitim hayatımızda karşılaştığımız zorunluluklar,ben çok net hatırlıyorum lisede sınav konularımızdan biriydi bu.:)Hey gidi hey..kompozisyondan sözlüğe sözlükten bloğa..Kompozisyon yazmayı sevmeyen biz gençler şimdi blok yazar,blog başlığı,konusu arar olduk,neymiş trendy gereklilikmiş,bıdıbıdıymış.
Zorunluluklar boğuyor beni de herkes gibi,zoraki yapmak istemiyorum hiç bir şeyi,bir parça özgürlük istiyor insan hayatında her konuda,hele ki ben özgürlüğüme aşığım diyebilirim resmen.Yaşadığı ortamda bile başına buyruk olmak istiyor insan ama ah bu zorunluluklar olmasa..Öğrenci hayatı,illa ki yurt deneyimi,ev arkadaşlıkları,kısıtlanan alanlar,ödevler,projeler,vizeler,stajyerlikler,maddi olumsuzluklar,toplu taşıt kullanımları vs vs..Bir de şu yeni gelen sıcaklar bunaldım,daraldım,darlandım..Ama bu blog da iyice kişisele bağladı olmaz ki.
Ama,,dişidir mayıs ayı :) Bu yazımı anlayacak bir tek kişi ve genel olarak beni anlayan nadide insanlardan biri olan Sibel morukuma teşekkür ve öpücük gönderiyorum buradan dsaffdds kıroyumkırosunkıroyuz hadi ama bi blog da sen al da takip et beni zaman zaman falan hahahah

13 Mayıs 2009 Çarşamba

BJK ROCKS


Söyleyecek 2 kelamım var
Fenere kin bağladığım kadar bağlamadım;gıcık kaptığım kadar kapmadım hiç bişeye.Lig maçında biz taraftarı hüsrana boğdu beni de gribe zorladı İnönü'de yediğim soğuktan ötürü.
Ama affettim seni Beşiktaş,golleri atarken yine içim heycan doldu yeniden,şimdi içim rahat,ölsem de gam yemem hahahaha

Kupa bizim,hakkettik alıcaz..

Fener'in kıçına tekmeyi de attık sonunda,zenginlik içinde boğulmaları temennim,huzurlu uyu eyy Beşiktaşlı :)

Sevgiler,,

12 Mayıs 2009 Salı

şarabi ^-^

O da ne,,oje havada,akıyo üstelik
çok hoş :) bayıldım


Advertising Agency: JWT LondonExecutive Creative Director: Russell RamseyArt Directors / Copywriters: Darren Keff, Phillip MeylerAgency Producer: Sofie Holmstrom

11 Mayıs 2009 Pazartesi

iyi kötü dans pişti

İyi kötü dans pişti
çimen iyidir
sümük kötüdür
sümkürmek iyidir
cool'um ben
bravo
çay kötüdür
lipton iyidir
inek kötüdür
süt iyidir
kurabiye iyidir
domuz kötüdür ama
reklamın iyisi kötüsü olmaz
bu naçizane şiirim bana her zaman destek veren ve yanımda olduğunu hissettiren reklamcı çırağına ithafen :)

her daim bepanthen

Hani çok takıntılı insanlar vardır ya osuruktan nem kapan,canı tatlı,kedi bir tarafını görmüş yara sanmış lafını işitirler daima.İşte onlardan biriyseniz eğer bulunduruyorsunuzdur elbet bir tane.Şayet ben kendim en az 2 adet barındırmaktayım 1 çantamda 1 evde acil durumlar için.Biri bepanthenimi alsın çok kızarım falan o kadar yani :)
Bepanthen Plus var bir de daha etkili,duyrulur.Şimdi benim de başıma geldiği gibi uçuklara bile sürülür ki hemen yardımıma koştun yine yeniden.Sağol bepanten.Sağol Bayer.Uçuğa kaçığa,yaraya bereğe,çiziğe sıyrığa,yanığa çatlağa,egzamaya,emziren annelerin meme bakımlarına birebir.İyki varsın bepanten.Eşyalara anlam yüklemek te yeni uğraş oldu duygusal bağlar kuruyorum ne kadar gereksiz ha bir de çorba severim ben çok...Tabiki de hazır,çabuk,kremalı,acılı ne varsa pratikte iş sonrası ilaç gibi ohh mis.
Vatana millete social network alemine hayırlı ve uğurlu olmak gayesiyle aranıza hoşgeldim.kehleyip tıslamak istiyorum sevincimden.asgdfas yapmak içimden geldiğince.Aaah ahh gençlik,dejenere gençlik,tanzimattan beri dejenereyiz dejenere olacağız,değiştikçe hayat şartları,değiştikçe gündem,yaşasın dejenerelik o zaman.